Samimiyetle ve bilimum özürlerime ne demek olduğunu anlamadığım ve belki de yaşım sebebiyle eğer çok eskilere dayanıyorsa bilemeyeceğim bir Beşiktaşlılık duruşudur gidiyor. Tarafgirlik yaratma adına ya da birini diğerinden öne çıkarmak için yapılan çabalardan öte olduğunu sandığım bu duruşun -ilgisi var mıdır bilinmez- bence bir örneğini bu gece yaşadık.
Milli maç arasından önce kendi evinde Denizlispor'u konuk etmişti siyah beyazlı ekip. Maçtan birkaç gün önce çift sarılı bir protestoya uğramış Beşiktaş başkanı Sn. Yıldırım Demirören maç boyunca üzerine gelen yumurtanın kıvamından daha katı bir tepkiyle karşılaşmış, protesto arası futbol şeklinde geçen maçtan akıldan kalan en önemli kare Sn. First Lady Demirören'in tribünlerin tepkisine göstermiş olduğu güleryüzlü ve tempolu alkışlarıydı.
Hafta arası Yıldırım beyin, tribünleri temizleme ile ilgili andı, Sn. Aksu'nun adaylığını açıklaması ve basının büyük bir kesiminden taraftarın tepkisini anlamsız ve fazla ısrarcı bulan beyanlar Kasımpaşa maçını daha heyecanlı bir hale getirmişti.
Unutmadan söyleyelim, çeşitli kanallarda gerek basın mensuplarının gerekse maça gitmiş taraftarların, yönetimi kastederek söylediği, "içimize, bizi dövdürtmek için adamlar soktular" tümcesiyle özetlenecek iddialara da en ufak bir tekzip, itiraz ya da isyan gelmemesi de, Sn. Demirörenin söylediği temizlik operasyonun bir parçası olabilme ihtimalini kuvvetlendiriyordu.
Bütün bu çerçevede çok net söylemek lazım ki, Beşiktaş taraftarı en ufak bir geri adım atmadan, Kasımpaşa karşısında da ne isteyip ne istemediklerini net bir şekilde ortaya koydular. Bir taraftarın kulübü üzerinde her sözü söyleme hakkına sahip olduğu gerçeğini unutmuş kimilerinin aksine Çarşı öncülüğünde Beşiktaş taraftarı önemli bir sınavı bana göre 10 numarayla geçtiler.
Futbol sadece futbol değildir diyerek, futbola sahip olduğu kelimenin ötesinde bir sorumluluk yükleyen zat, şimdi gelip bu kulübü taraftar mı yönetecek, yönetimleri kongreler seçer ve kongreler yollar türünden çelişkiler içerisinde olursa söylenebilecek tek kelimeyi 3 harfe sığdırmak kolaylaşır. "PES"
Yönetimleri pek tabiki kongreler seçer ama bilinir ki o kongrelerde oy hakkına sahip olan kişiler de taraftardır ve hiç birinin değeri, cebinde 10.000 tl para olmadığı için kulübe üye olamayan ve dolayısıyla oy hakkına sahip olamamış kişilerden daha yüksek değildir. Bu onları daha değerli yapmadığı gibi, daha aklı selim, daha futbol bilir ve daha ombdusman da yapmaz.
Beşiktaş taraftarı sonuna kadar hakkı olan tepkisini göstermiştir nokta. Şiddete girmemiş, sahaya inmemiştir, gole sevinmiş, futbolcusunu kucaklamıştır. Sonrası da tıpkı öncesi gibi onların bileceği iştir ve bu hakları dünyada son demokrat kalana kadar bakidir.
Bir takım eski menajer, fubolcu, yönetici vesair, taraftarın bu yaptığından Sn. Murat Aksu'nun mutlu olmaması, aksine tepki göstermesi, durumdan vazife çıkarmamasını istemiştir ki bu da sadece "gülünç" bir talep olmaktan öteye gitmez.
Sn. Bilgili için kimlerin provokasyon yaptırdığı bu kadar bilinirken, eğer durum "temizleme" tabiriyle açıklanabilecek kadar vahimse, bu vahametin altında, sebep sahiplerinin de kalacağı kuşku götürmez bir gerçektir.
Her bir taraftar, yönetimi; istifa etmeye, davet etmeye, bekletmeye, geçici olarak servis dışı bırakmaya ve bilimum aksiyona çağırabilir. Hiç bir kurumsal tepki yok sayılamaz, her ne sebeple gerçekleşiyorsa gerçekleşsin, o sebepler temizlenmediği sürece bu tribünler Sn. Demirören'in tabiriyle temizlenmez. Varsayın ki provokasyon, varsayın ki haklı tepki...
Beşiktaş taraftarı benim şimdiye kadar net şekilde göremediğim Beşiktaşlılık duruşunu en dik haliyle göstermiştir. Kaçmamış, korkmamıştır. Sinmemiştir. Bu duruşlarıyla bu koca toplumda hala birilerinin demokratik haklarını sonuna kadar kullanabildiğini göstermiş ve bence bu tavırlarıyla bu geceki çizgilerinde kaldıkları sürece "Çarşı, sinmişliğe de karşı" haykırışıyla hepimizi umutlandırmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder