Duruş Bu Olsa Gerek
17 Ekim 2009 Cumartesi
Samimiyetle ve bilimum özürlerime ne demek olduğunu anlamadığım ve belki de yaşım sebebiyle eğer çok eskilere dayanıyorsa bilemeyeceğim bir Beşiktaşlılık duruşudur gidiyor. Tarafgirlik yaratma adına ya da birini diğerinden öne çıkarmak için yapılan çabalardan öte olduğunu sandığım bu duruşun -ilgisi var mıdır bilinmez- bence bir örneğini bu gece yaşadık.
Milli maç arasından önce kendi evinde Denizlispor'u konuk etmişti siyah beyazlı ekip. Maçtan birkaç gün önce çift sarılı bir protestoya uğramış Beşiktaş başkanı Sn. Yıldırım Demirören maç boyunca üzerine gelen yumurtanın kıvamından daha katı bir tepkiyle karşılaşmış, protesto arası futbol şeklinde geçen maçtan akıldan kalan en önemli kare Sn. First Lady Demirören'in tribünlerin tepkisine göstermiş olduğu güleryüzlü ve tempolu alkışlarıydı.
Hafta arası Yıldırım beyin, tribünleri temizleme ile ilgili andı, Sn. Aksu'nun adaylığını açıklaması ve basının büyük bir kesiminden taraftarın tepkisini anlamsız ve fazla ısrarcı bulan beyanlar Kasımpaşa maçını daha heyecanlı bir hale getirmişti.
Unutmadan söyleyelim, çeşitli kanallarda gerek basın mensuplarının gerekse maça gitmiş taraftarların, yönetimi kastederek söylediği, "içimize, bizi dövdürtmek için adamlar soktular" tümcesiyle özetlenecek iddialara da en ufak bir tekzip, itiraz ya da isyan gelmemesi de, Sn. Demirörenin söylediği temizlik operasyonun bir parçası olabilme ihtimalini kuvvetlendiriyordu.
Bütün bu çerçevede çok net söylemek lazım ki, Beşiktaş taraftarı en ufak bir geri adım atmadan, Kasımpaşa karşısında da ne isteyip ne istemediklerini net bir şekilde ortaya koydular. Bir taraftarın kulübü üzerinde her sözü söyleme hakkına sahip olduğu gerçeğini unutmuş kimilerinin aksine Çarşı öncülüğünde Beşiktaş taraftarı önemli bir sınavı bana göre 10 numarayla geçtiler.
Futbol sadece futbol değildir diyerek, futbola sahip olduğu kelimenin ötesinde bir sorumluluk yükleyen zat, şimdi gelip bu kulübü taraftar mı yönetecek, yönetimleri kongreler seçer ve kongreler yollar türünden çelişkiler içerisinde olursa söylenebilecek tek kelimeyi 3 harfe sığdırmak kolaylaşır. "PES"
Yönetimleri pek tabiki kongreler seçer ama bilinir ki o kongrelerde oy hakkına sahip olan kişiler de taraftardır ve hiç birinin değeri, cebinde 10.000 tl para olmadığı için kulübe üye olamayan ve dolayısıyla oy hakkına sahip olamamış kişilerden daha yüksek değildir. Bu onları daha değerli yapmadığı gibi, daha aklı selim, daha futbol bilir ve daha ombdusman da yapmaz.
Beşiktaş taraftarı sonuna kadar hakkı olan tepkisini göstermiştir nokta. Şiddete girmemiş, sahaya inmemiştir, gole sevinmiş, futbolcusunu kucaklamıştır. Sonrası da tıpkı öncesi gibi onların bileceği iştir ve bu hakları dünyada son demokrat kalana kadar bakidir.
Bir takım eski menajer, fubolcu, yönetici vesair, taraftarın bu yaptığından Sn. Murat Aksu'nun mutlu olmaması, aksine tepki göstermesi, durumdan vazife çıkarmamasını istemiştir ki bu da sadece "gülünç" bir talep olmaktan öteye gitmez.
Sn. Bilgili için kimlerin provokasyon yaptırdığı bu kadar bilinirken, eğer durum "temizleme" tabiriyle açıklanabilecek kadar vahimse, bu vahametin altında, sebep sahiplerinin de kalacağı kuşku götürmez bir gerçektir.
Her bir taraftar, yönetimi; istifa etmeye, davet etmeye, bekletmeye, geçici olarak servis dışı bırakmaya ve bilimum aksiyona çağırabilir. Hiç bir kurumsal tepki yok sayılamaz, her ne sebeple gerçekleşiyorsa gerçekleşsin, o sebepler temizlenmediği sürece bu tribünler Sn. Demirören'in tabiriyle temizlenmez. Varsayın ki provokasyon, varsayın ki haklı tepki...
Beşiktaş taraftarı benim şimdiye kadar net şekilde göremediğim Beşiktaşlılık duruşunu en dik haliyle göstermiştir. Kaçmamış, korkmamıştır. Sinmemiştir. Bu duruşlarıyla bu koca toplumda hala birilerinin demokratik haklarını sonuna kadar kullanabildiğini göstermiş ve bence bu tavırlarıyla bu geceki çizgilerinde kaldıkları sürece "Çarşı, sinmişliğe de karşı" haykırışıyla hepimizi umutlandırmıştır.
Demokrasi Mucizedir
9 Ekim 2009 Cuma
O bir fazla oy'un sahibi, o günlerden tam 10 yıl sonra ne düşünüyor acaba. Bir oyla toplam 10 yılda harcanmış 100 milyonlarca euro para, feneriumlar, yepyeni bir stad, tesisler, bir çok teknik direktör, onlarca dünya yıldızı futbolcu. Kimilerine göre Fenerbahçe tarihinin tartışmasız en başarılı başkanı, kimileri içinse harcadıklarının yanında iyi bir inşaatçı olmaktan öteye gidemeyen biri. Ne olursa olsun o demokrasinin dünya tarihine adamış olduğu bir mucize.Her hangi bir seçim sabahında oy vermeye üşenen ve "benim bir oyumla ne değişebilirki" diyebilecek onlarca bizden biri için tam bir kıssadan hisse.
11 yılda 4 şampiyonluk yaşamış başkan olarak bu kriter baz alındığında en başarılı başkan demek, (36,36%) 1960 - 1961 sezonunda başkanlık yapmış ve o yılı şampiyonlukla tamamlamış Hasan Kamil Sporel beyefendiye (100%) haksızlık olur -ki o Hasan Kamil Sporel futbola Galatasaray Lisesinde başlamış biri olarak sonraki yıllarda Galatasaray kalesine ilk golü atan Fenerbahçeli futbolcu olmuş ve aynı zamanda 1923 yılında Romanya karşısında ilk milli maçına çıkan Türkiye milli takımının da kaptanı olarak futbol tarihimizin çok önemli bir figürü olarak yerini almıştır.-
Hasan Kamil Sporel sezon başı şampiyonluk ortalamasına bakıldığında Aziz Yıldırım'ı geride bırakan tek başkan da değil üstelik. Zaten ona son yıllarda ısrarla söylenilen "Fenerbahçe tarihinin en başarılı başkanı" apoletini getiren müzeye kazandırdığı kupalar da değil sadece.
Her necip Türk evladının kendi bütçesinden iyi bildiği kulüp bütçelerine bakıldığı ve dilimizde atasözü kıvamında yer edinmiş "kulübü kaç parayla aldı ne hale getirdi" gerçekliği göz önüne alındığında eller ister istemez vicdan istikametine gider gibi oluyor. Allah daha çok versin ya da kimsenin parasında gözümüz yok diyebileceğim şekilde büyütülen bütçeler ve dönüşen bir kulüp yapısında başkanın liderliğini, iş bilirliğini göz ardı etmek mümkün değil tabi ama dönemselliğe ne demeli en Türkçe olmayan ama bilinen haliyle Konjonktür'e.
Başkanın satın almak için onlarca sebep sunduğu bir kulüp var artık. Duş jeline kadar liberalleştirilen ve özelleştirilen, bu yönüyle kamunun göbeğinde olmakla birlikte kamudan biraz koparılan ne elit ne halk, ne et ne balık bir kulüp var artık. Fenerium üst D bilmem kaç numarada oturduğun bir kış gününde, yüzüne karşıdan vuran ısıtıcı cihazın sıcaklığı kadar içini ısıtıyor kulübünün sana sunduğu imkanlar. Kendini çok doğru bir yatırım yapmış gibi hissediyorsun ve sorun da buradan başlıyor.
Fenerium'un büyük başarısı, 100 dönüm daha yeni arazi, ataşehirde yeni bir salon. Kendini bir an Simcity oynarken buluyorsun ya da Monopoly. İşin o masumluğundan eser kalmamış gibi. Herşeyi şekilleştirmeye başlıyorsun. Daha iyi stadın var oluyor uzun süre amortin. Diliyorsun ki birisi daha iyisini yapmasın. O zaman herşey gayrimenkul oluyor senin için, Salon ne kadar büyük, banyosu hilton mu, sol beki Carlos mu. Üzerine "bu taraftar ne zaman 6'da 6 görmüşki" geliyor doğal olarak.
Tatmin duygusunu tamamen şekle soktuğun bir organizasyon yaratıyor, dönem dönem sportif başarı tek kriter değil diyor, ardından 3 yıl üst üste şampiyonluk hedefi ya da kimilerine göre sözü verebiliyorsun. Sonra herkes hesap yapmaya başlıyor. Çünkü sen herşeyi sayılabilir bir hale getiriyorsun. 55 liralar, 44 liralar, kombineler, fenerceller 12 taksitler, taraftar kartları. Bunlardaki bütün başarıyı daha çok satmaya, sattıkça gururlanmaya ve başarınla övünmeyle açıklıyor sonra taraftar ya da medya eleştirdiğinde ya da protesto ettiğinde bir skoru, skor medyası diye itiraz ediyorsun.
El vicdan tarafında teşekkürler başkan ama biraz da o demokrasi mucizesini unutmuş, o bir kişinin oyuyla başkanlığa oturmuş biri olarak, dünyadaki tek bir kişinin bile fikrinin ne kadar önemli olduğunu unutan o öteki başkan için üzgünüm başkan.
"En"lerle bizim hesabımız yoktu. Bunu hayatımıza siz soktunuz. Hesap yapmayı, ne kadar kombine satıldığını, taraftar kartta kaça ulaşıldığını, fenercellde rakiplerimizi geçtiğimizi bize siz öğrettiniz. Elimizde cetvelle geziyoruz artık bizi affet. O yüzdendir sahada bir hesapsızlık gördüğümüzde isyanımız ama yine de teşekkürler başkan. Herşey için, herşeye rağmen teşekkürler.
Gönderen .AET zaman: 13:07 0 yorum
Etiketler: Fenerbahçe
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)